SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HAC

<< 767 >>

باب: ما يلبس المحرم من الثياب والأردية والأزر.

23- İhramlının Giyebileceği Elbise, Rida Ve Îzarlar

 

-ولبست عائشة رضي الله عنها الثياب المعصفرة وهي محرمة، وقالت: لا تلثم، ولا تتبرقع، ولا تلبس ثوبا بورس، ولا زعفران. وقال جابر: لا أرى المعصفر طيبا. ولم تر عائشة بأسا بالحلي، والثوب الأسود، والمورد، والخف للمرأة. وقال إبراهيم: لا بأس أن يبدل ثيابه.

- Aişe (r.anha) ihramlı iken sarıya boyanmış elbise giymiş ve (ihramlı bir kadına) "Ağzını ve yüzünü peçe ile kapatma. Vers ve za'feranlı elbiseyi de giyme" demiştir.   - Cabir r.a. şöyle demiştir: "Usfurla boyanmış elbisenin koku olduğu görüşünde değilim."   - Hz. Aişe, ihramlı kadının, zinet takmasında, siyah ya da kırmızı elbise veya mest giymesinde bir sakınca görmemiştir.   - ibrahim en-Nehaî, "İhramlının elbisesini değiştirmesinde sakınca yoktur" demiştir.

 

حدثنا محمد بن أبي بكر المقدمي: حدثنا فضيل بن سليمان قال: حدثني موسى بن عقبة قال: أخبرني كريب، عن عبد الله بن عباس رضي الله عنهما قال:

 انطلق النبي صلى الله عليه وسلم من المدينة، بعد ما ترجل وادهن، ولبس إزاره ورداءه، هو وأصحابه، فلم ينه عن شيء من الأردية والأزر تلبس، إلا المزعفرة التي تردع على الجلد، فأصبح بذي الحليفة، ركب راحلته، حتى استوى على البيداء أهل هو وأصحابه، وقلد بدنته، وذلك لخمس بقين من ذي القعدة، فقدم مكة لأربع ليال خلون من ذي الحجة، فطاف بالبيت وسعى بين الصفا والمروة، ولم يحل من أجل بدنه، لأنه قلدها، ثم نزل بأعلى مكة عند الحجون وهو مهل بالحج، ولم يقرب الكعبة بعد طوافه بها حتى رجع من عرفة، وأمر أصحابه أن يطوفوا بالبيت وبين الصفا والمروة، ثم يقصروا من رؤوسهم، ثم يحلوا، وذلك لمن لم يكن معه بدنة قلدها، ومن كانت معه امرأته فهي له حلال، والطيب والثياب.

 

[-1545-] İbn Abbas r.a. şöyle anlatır: "Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) saçlarını salıp yağ süründükten, îzar ve ridasını giydikten sonra ashabıyla birlikte Medine'den ayrıldı. Kokusu deriye geçecek şekilde za'feran bulunanlar hariç, hiçbir îzar ve rida'nın giyilmesini de yasaklamadı.

 

Gündüz vakti Zul Huleyfe'ye vardılar ve sabaha kadar orada kaldılar. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bineğine bindi. Çöle girdikleri zaman ashabıyla birlikte telbiye getirdi. Kurbanlık hayvanına gerdanlık taktı. Bu olay Zillkade'nin 25'inde gerçekleşmişti. Zülhicce'nin 4. gecesi Mekke'ye vardılar. Kabe'yi tavaf etti, Safa ile Merve arasında sa'y etti. Kurbanına gerdanlığını taktığı İçin artık ihram'dan çıkmadı. Daha sonra Mekke'nin yüksek bir yeri olan Hacûn bölgesinde konakladı. O sırada hac ihramı içinde bulunuyordu. Yaptığı İlk tavaftan sonra Arafat'tan dönünceye kadar bir daha Kabe'ye yaklaşmadı. Sahabilere, Kabe'yi tavaf etmelerini ve Safa ile Merve arasında sa'y da bulunmalarını, daha sonra da traş olup ihramdan çıkmalarını emretti. Bu emir, yanlarında gerdanlık takılmış kurbanlık bulunmayan kimselere yönelikti. Hanımları ile gelenler için artık cinsel ilişkide bulunmak, güzel koku sürünmek ve elbise giymek helaldi.

 

Tekrar:  1265, 1731

 

AÇIKLAMA:     Alimlerin çoğunluğu, ihramlı kimsenin, sarıya boyanmış (muasfer) elbise giymesini caiz görmüştür.

 

İbnü'l-Münzir şöyle der: "Alimler, ihramlı kadınlar için, tamamı dikişli olan elbise ve mest giymenin caiz olduğunda icma etmiştir. Kadınlar ihramlı iken başlarını örtebilir ve saçlarını kapatabilirler. Ancak yüzlerini Örtmezler. Sadece erkeklerin bakışından korunmak için elbiselerinin ucunu yüzlerine bir miktar sarkıtabilirler. Yüzlerini iyice örtmezler. Fakat Fatıma binti'l-Münzir'den şöyle bir rivayet gelmiştir: "Esma binü Ebi Bekir ile birlikte ihramlı iken yüzümüzü peçe ile iyice örterdik." Burada bahsedilen örtmenin de sarkıtma şeklinde kısmen olması muhtemeldir. Nitekim Hz. Aişe (r.anha), "Biz Resulullah ile birlikteydik. Yanımıza bîr kafile uğradığı zaman ihramlı iken elbiseyi yüzümüzün üzerine sarkıtmak suretiyle örterdik. Yabancı erkekler gittiklerinde ise açardık..." demiş­tir.

 

İbnü'l-Münzir şöyle devam eder: Alimler, ihramlı bir kimsenin zeytin yağı, iç yağı, eritilmiş yağ ve tahin yiyebilecekleri; bunları baş ve sakal dışında kullanabilecekleri hususunda icma etmiştir. Yine bedene koku sürülmesinin caiz olmadığında da icma etmişlerdir. Burada güzel koku ile zeytinyağını farklı kategoride görmüşlerdir.

 

Hacûn , Mekke'nin yüksek bir yerinde Mekke'lilerin mezarlarının bulunduğu bir sıradağın adıdır.

 

 

باب: من بات بذي الحليفة حتى أصبح.

24- Zul-Huleyfe'de Geceleyip Sabahlamak

 

-قاله ابن عمر رضي الله عنهما، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

Zul-Huleyfe'de gecelemeyi İbn Ömer r.a. söylemiştir.

 

حدثني عبد الله بن محمد: حدثنا هشام بن يوسف: أخبرنا ابن جريج: حدثنا محمد بن المنكدر، عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال:

 صلى النبي صلى الله عليه وسلم بالمدينة أربع، وبذي الحليفة ركعتين، ثم بات حتى أصبح بذي الحليفة، فلما ركب راحلته واستوت به أهل.

 

[-1546-] Enes İbn Malik r.a. şöyle nakleder: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'de dört rekat, Zul-Huleyfe'de iki rekat namaz kılmış ve sabaha kadar orada kalmıştır. Devesine binip tam olarak doğrulup da yola koyulunca telbiye getirmişti."

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا عبد الوهاب: حدثنا أيوب، عن أبي قلابة، عن أنس بن مالك رضي الله عنه:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم صلى الظهر بالمدينة أربعا، وصلى العصر بذي الحليفة ركعتين، قال: وأحسبه بات بها حتى أصبح.

 

[-1547-] Enes İbn Malik r.a. şöyle nakleder: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem öğle namazını Medine'de dört, ikindi namazını Zul-Huleyfe'de iki rekat olarak kıldı. Zannedersem sabaha kadar orada kalmıştı."

 

 

AÇIKLAMA:     Zu'l-Huleyfe'de sabaha kadar kalma, Medine'den hac için yola çıkma ile ilgilidir. Konu başlığı ile ifade edilmek istenen anlam şudur: Kişinin, yolculuğa çıktığı yere yakın bir yerde konaklayıp gecelemesi meşru bir davranıştır. Çünkü bu sayede unutmuş olduğu şeylere dönüp kolayca ulaşabilir.

 

Zul-Huleyfe'de namazın iki rekat olarak kılınması, oturulan şehrin evler geçildikten sonra bir yerde geceleyen kimsenin, yolculuğuna ara vermiş olsa bile namazını kısaltarak (seferî olarak) kılmasının meşru olduğunu göstermektedir.